Pet Şişelerden Kurtulun - Fatih Altaylı

Kaynak:Habertürk Gazetesi
Tarih:11 EYLÜL 2011

AŞAĞIDA okuyacağınız satırlar pek hoşunuza gitmeyebilir.
Kendinizi kötü, hatta rahatsız hissedebilirsiniz.
"İyi de, ne yapacağız" diyebilirsiniz.
Çünkü ben de aynen sizin söylemeniz muhtemel bu cümleyi söyledim, aynen bu yazdıklarım gibi hissettim.
Yine de sizleri sevdiğim için, bunları yazmak zorundayım.
Önceki gün, bir yakınımın ameliyatı için, Türkiye'nin önemli hastanelerinden birindeydim.
Ameliyat sonrası, alanında Türkiye'nin değil, dünyanın en iyilerinden biri ve çok da eski dostum olan doktorumuz geldi.
Ameliyatla ilgili bilgi vermek üzere.
Konuşurken, önümdeki masada duran "pet" şişeyi alıp açtım ve bardağıma su doldurmaya başladım.
Profesör doktor uzandı. Elimden pet şişeyi aldı.
Suyu doldurduğum bardağı aldı.
Görevliyi çağırdı.
Pet şişeyi çöpe atmasını, bardağı da lavaboya boşaltmasını söyledi.
"Benim dolabımdan cam şişede bir su getirin" dedi.
"Ne oldu hocam, sular zehirli de bizim haberimiz mi yok" dedim şaşkınlıkla.
"Keşke zehirli olsa. Panzehiri olur, ilacı olar. Bunlar zehirden beter" dedi ve anlattı.
"Son yıllarda kanser olaylarında büyük patlama yaşanıyor. Çok ileri yaşlarda ortaya çıkması gereken bazı kanser türleri, çok erken yaşlarda görünür oldu. Yaşlılarda görülecek lenfomalar, gencecik insanlarda peydahlanıyor. Kemik kanserleri, kemik iliği tümörleri sık sık karşımıza çıkıyor."
"Biliyoruz hocam. Çevre koşulları, hormonlu gıdalar. Her şey kanserojen" dedim.
"Evet" dedi. "Bu pet şişeler hepsinden daha kanserojen."
"Bütün dünya kullanıyor" dedim.
"Medeni ülkeler giderek daha az kullanıyor" dedi.
"Bu pet şişelerdeki sular 2 haftadan uzun süre şişede kaldığı zaman, şişenin içindeki zararlı maddeleri çözüyor ve suya karışmasına neden oluyor. Bunlar hücre yapılarına çok ağır zararlar veriyorlar. Her gün yavaş yavaş bozuyorlar. Eğer iki haftalıktan daha yeniyse bunun içindeki su, iç. Ama iki haftalıktan daha eski ise içme."
Hemen önümdeki açılmamış pet şişeyi aldım.
2 aylıktı ve son kullanma tarihi olarak 10 ay sonrayı gösteriyordu.
"Bu şişeler kısa süreli saklama için uygun. Ama uzun süreli saklamaklarda çok zararlı."
"Peki ne yapacağız?" dedim.
"Cam şişe kullanacağız. Cam şişede su alacağız. Her türlü gıdayı cam şişe içinde talep edeceğiz. Hem çevreye daha az zararlı, hem de sağlığımıza."
"Maliyeti yüksek ama" dedim.
"Kanserin tedavi maliyeti daha mı düşük? Aksine çok daha yüksek. Bütün hayatın boyunca cam şişe kullansan, bir kanser tedavisinin onda biri maliyeti bulmaz. Artık kanserleri büyük ölçüde tedavi edebiliyoruz ama yüksek maliyetli oluyor. Hastayı da harap ediyor."
"Hadi küçük şişeleri cam şişede hallettik, ya damacanaları ne yapacağız. Onlar da pet benzeri bir madde değil mi?"
Profesör doktor daha da kötü konuştu.
"Oradaki sorun daha büyük. O damacanalar birden fazla kez kullanılıyor. Ve onları temizlemek için, deterjanla yıkanıyor genelde. İçinde kalan deterjanı temizlemek için en az üç damacana su kullanmak gerek. Sen o damacanaların üç damacana suyla yıkandığını düşünüyor musun?" diye sordu.
"Düşünmüyorum" dedim.
"Demek ki damacanadaki suyla birlikte deterjan da içiyoruz" dedi.
Çocukluğumu hatırladım.
İstanbul'da hasıra sarılmış cam damacanalar içinde Beykoz'dan gelme sular satılırdı.
"Eskiden vardı cam damacanalar" dedim.
"Talep edelim yine olur. Cama dönmekten başka çare yok. Yoksa her gün kendimizi bile bile öldürüyoruz. Sigara içme kanser olursun kampanyaları yapılıyor. Bunların yanında sigara masum kalır" dedi.
İçim karardı doğrusu.
Ama artık eve pet şişe sokmama kararı aldım.
Bu kararı da sizinle paylaşmam gerektiğini düşündüm.
Hepimizin çocukları için.